Kadınlarda Kalp Hastalığından Ölme Riski Neden Daha Yüksek?
Genetik koddaki basit bir fark (iki X kromozomu ya da bir X ve bir Y kromozomu) kardiyovasküler hastalıkların gelişiminde büyük farklılıklara yol açabilir. Bu genetik farklar yalnızca cinsiyet organlarını veya doğumda atanan cinsiyeti değil, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıkların gelişim ve ortaya çıkış biçimini de kökten etkiler.
Cinsiyet, kardiyovasküler hastalıkların gelişim mekanizmalarını etkilerken; toplumsal cinsiyet, sağlık hizmeti sağlayıcılarının bu hastalıkları nasıl tanıyıp yönettiği üzerinde etkili olur. Cinsiyet, genetik, hormonlar, anatomi ve fizyoloji gibi biyolojik özellikleri ifade ederken; toplumsal cinsiyet sosyal, psikolojik ve kültürel yapılarla ilgilidir. Örneğin, kadınlar ilk kalp krizi veya inmeden sonra erkeklere göre daha fazla ölüm riski taşır. Kadınların ayrıca göğüs ağrısının ötesine geçen bulantı, çene ağrısı, baş dönmesi ve yorgunluk gibi ek veya farklı kalp krizi belirtileri yaşama olasılığı daha yüksektir. Cinsiyetin kardiyovasküler hastalık sonuçları üzerindeki etkilerini toplumsal cinsiyetin etkilerinden tamamen ayırmak ise çoğu zaman zordur.
Menopoz öncesinde kadınların kardiyovasküler hastalık riski erkeklere göre daha düşük olsa da, menopozdan sonra bu risk dramatik bir şekilde artar. Ayrıca, Tip 2 diyabeti olan bir kadının kalp krizi riski, menopoz öncesinde olsa bile, erkeklerle eşit hale gelir. Bu risklerin, ikili cinsiyet sistemine uymayan ve trans bireylerde nasıl farklılık gösterebileceği konusunda ise daha fazla veriye ihtiyaç vardır.
Buna rağmen, değişmeyen bir gerçek vardır: Kalp krizi, inme ve diğer kardiyovasküler hastalıklar, cinsiyet veya toplumsal cinsiyet fark etmeksizin herkes için önde gelen ölüm nedenidir.
Toplumsal Cinsiyet ve Kardiyovasküler Hastalıklar Arasındaki Farklar
Kardiyovasküler hastalıklardaki cinsiyet ve toplumsal cinsiyet farklılıklarının nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Hormonlar ve genetik faktörler gibi biyolojik etkiler ile sosyal, kültürel ve psikolojik faktörler gibi toplumsal cinsiyet etkileri arasındaki farklar da henüz tam anlamıyla ayrıştırılamamıştır.
Ancak araştırmacılar, kadınlar ve erkekler için ideal kalp sağlığı bakımı konusundaki mevcut bilgilerin adeta İsviçre peynirindeki delikler kadar çok olduğunu biliyor. Kardiyovasküler hastalıkların tedavisine yönelik tıbbi kanıtlar, çoğunlukla kadınların dahil edilmediği klinik çalışmalardan elde edilmiştir. Kadınlar büyük ölçüde bilimsel araştırmalara, 1993’teki NIH Yeniden Canlandırma Yasası’na kadar dahil edilmemiştir. Örneğin, yüksek tansiyon gibi kardiyovasküler risk faktörlerinin tedavisine yönelik mevcut kılavuzlar çoğunlukla erkeklerden elde edilen verilere dayanmaktadır. Oysa kardiyovasküler hastalıkların farklı şekillerde geliştiğine dair kanıtlar, kadınların bu hastalığı farklı yaşadığını göstermektedir.
Cinsiyet farklarının yanı sıra, sağlık hizmeti sağlayıcıları arasındaki örtük toplumsal cinsiyet önyargıları ve toplumsal normlar, kadınların kardiyovasküler olay riskinin erkeklere kıyasla daha düşük algılanmasına neden olur. Örneğin, kardiyovasküler hastalık için sınırda belirtiler gösteren hastalarda, doktorlar erkeklere damar görüntüleme testi istemede daha agresif davranma eğilimindedir. Kadınlara ise genellikle bu tür testler daha az önerilir. Bu durumun bir nedeni, erkeklerin risk almaya kadınlardan daha açık olduğu yönündeki önyargılar olabilir.
Yaklaşık 3.000 kalp krizi geçiren hasta üzerinde yapılan bir çalışmada, kadınlar, erkeklere kıyasla, kalp krizi belirtilerinin bir kalp rahatsızlığından kaynaklandığını düşünme olasılığı daha düşüktü. Ayrıca, kadınların çoğu kardiyovasküler hastalıkların kadınlarda bir numaralı ölüm nedeni olduğunu bilmemektedir. Kadınların kendi riskleri konusundaki yanlış algıları, potansiyel kalp krizi veya inme belirtilerini kontrol ettirmek için doktora gitmelerini engelleyebilir.
Bu sorunlar, özellikle renkli kadınlar için daha da karmaşık hale gelir. Sağlık hizmetlerine erişim eksikliği ve ek zorluklar, yeterince temsil edilmeyen ırksal ve etnik azınlık topluluklarında sağlık eşitsizliklerini artırmaktadır.
Cinsiyet Farklılıkları ve Fiziksel Bulgular
Kadınlarda ve erkeklerde kardiyovasküler hastalık fiziksel olarak farklı görünür. Örneğin, kadınların damar plaklarında erkeklere kıyasla daha az kolesterol kristali ve kalsiyum birikimi bulunur. Ayrıca, kalbi besleyen en küçük kan damarlarındaki fizyolojik farklılıklar da kardiyovasküler sonuçlarda rol oynar.
Kadınlar, genellikle tamamen “tıkanmış” olmayan birden fazla daralmış arter ile seyreden kardiyovasküler hastalığa daha yatkındır. Bu durum egzersiz sırasında oksijen ihtiyacını karşılayamayan kan akışı nedeniyle göğüs ağrısına yol açabilir. Doktorlar, bu durumu tıkanıklık olmayan koroner arter hastalığı olarak adlandırır. Buna karşılık, erkeklerde genellikle bir bölgede yoğunlaşmış ve stent veya bypass cerrahisi ile açılabilecek bir “tıkanıklık” görülür. Ancak birden fazla daralmış arter için tedavi seçenekleri, tipik tıkanıklıkların tedavisine kıyasla geride kalmıştır.
Ek olarak, kalp krizinin erken evrelerinde, kadınlarda kalp hasarını gösteren kan belirteçlerinin seviyeleri erkeklere göre daha düşüktür. Bu durum, kadınlarda koroner arter hastalığı teşhislerinin daha fazla kaçırılmasına yol açabilir.
Cinsiyet Temelli Eşitsizlikleri Azaltmak
Kadınlar, kardiyovasküler hastalık belirtileriyle doktor muayenehanelerine gittiklerinde, “kadınlar kalp hastalığı geçirmez” önyargıları nedeniyle sıklıkla geri çevrilir.
Kardiyovasküler hastalık belirtilerinin cinsiyet ve toplumsal cinsiyete göre farklılık gösterdiğini göz önünde bulundurmak, doktorların tüm hastalara daha iyi bakabilmesine yardımcı olabilir.
Bu konuda somut ilerlemelerden biri, kadınlar ve erkekler için kalp krizlerini teşhis etmede kullanılan daha doğru yöntemlerdir. Örneğin, kalp hasarını ölçen yüksek duyarlılıklı troponin testleri için cinsiyete özel eşik değerlerin kullanılması, kadınlarda teşhis kaçırma oranını azaltırken erkeklerde yanlış teşhis oranını da düşürebilir.
Araştırma laboratuvarı ve ortakları, cinsiyet temelli semptomlara daha iyi hitap edebilecek yöntemleri belirlemek ve daha kişiselleştirilmiş tedaviler geliştirmek için bu önemli çalışmayı sürdürecektir.
Biden yönetiminin kadın sağlığı araştırmalarını ilerletmek için yayınladığı son yürütme emri, araştırmaları yalnızca kardiyovasküler hastalıklardaki cinsiyet farklılıklarının nedenlerini anlamanın ötesine taşımaktadır. Her hastaya özel olarak uyarlanmış bakım yaklaşımlarını geliştirmek ve test etmek, herkes için daha iyi sağlık sonuçlarına ulaşmaya yardımcı olabilir.